20 Mart 2014 Perşembe

ASİ KUŞ

il

Bu akşam CKM'de değerli Ali Poyrazoğlu'nu izledim. Asi Kuş isimli oyununu büyük bir performans ile sundu bize.İki saaten fazla süren tek perdede hayallerden,şakalardan,gülmekten,aşktan,başarıdan,insan olmanın ayrıcalığı ve güzelliğinden söz etti.Açıkçası hem bu kadar eğleneceğimi hem bu kadar düşüneceğimi tahmin etmemiştim. Hatta ciddi ciddi kişisel gelişim, yaratım,insan ve değerden söz etti , kendimi bir an için özellikle gittiğim workshopların birinde hissettim.  Ve öyle derin yerlere öyle güzel dokunuşlar yaptı ki kalbime işledi sözleri...Keşke elimde kağıt kalemim birbir her bir kelimesini yazabilseydim anlattıklarının....
Her birimizin  normalde yaptığımız işlerin ve rollerin üzerine bir tane daha konu başlığı ekleyip onda da uzmanlaşıp   yani beynimizin hem sağ hem solunu koşturup tabiri caizse ikisini birbirine çarptırdığımızda  işte o zaman potansiyelimizin tamamına ve fazlasına ulaşabildiğimizden söz etti. Ve aslında yılbaşından bu yana hayatımı sıfırlamak yeni başlangıçlar yapma cesaretim için içten içten kendimi eleştirdiğim bir zamanda bu sözler ve bu mesajlar bana her zamankinden çok daha fazla anlamlı geldiler. En aklımda kalan ise;
Normal insan nedir sorusuydu? Normal insan potansiyelinin yapabileceklerinin farkında ve gücünde olup , geçmişte ne yapmış ne yaşamış olursa olsun, zaman geldiğinde , günahıyla sevabıyla, başarılarıyla,yenilgisiyle bunların hepsini avucunda  kırıp ufalayıp tekrardan yeni oluşum için maya yapan insandır diyor. Şimdi yazarken bile ürperdiğimi, içten içe bir tutkunun ve umudun beni sarmaya başladığını hissedebiliyorum. Ne kadar muazzam bir yeniden doğuş...Yeniden başlayış...Tabii ki aşk ile tutku ile...Aşk olmadan, hayata , yaşama aşık olmadan ne kadar ayakta durabilirim? Bilemiyorum düşünmek istemiyorum. Aşk enerjisinin o büyüten,geliştiren, yakan, tutup havalara fırlatan  alevi her zaman olmalı hayatımda...Ve bu azalmaya yüz tuttuğunda da ateşi nasıl canlandıracağımı bilerek bunun keyfine varmalıyım. Gün gelir de ihtiyacım olursa diye...
Asi Kuş kadınlara ve kadınlığa adanan aşk hikayelerinin anlatıldığı Carmen Oeprası'ndan alıntılar ve hikayeler taşıyor. 1825 yılında dönemin ritüellerine tamamen ters bir bakış açısıyla yılmadan ortaya konmuş bir eser.Umarım bir gün izleme imkanı bulurum.Ve gene umarım içimdeki asi kuşu hep yaşatırım, benim özgür ve kafessiz bahçemde güzellikler ve yeni yaratımlar içinde...Teşekkürler Ali Poyrazoğlu , bu akşam   güzel mesajlarla hayatıma dokunduğunuz  için teşekkürler...

Sevgilerimle...

11 Mart 2014 Salı

ASTROLOJİ

Dün akşam astrolog bir arkadaşımızın seminerindeydik.Küçük samimi bir grup ve hoş sohbet oldu. Yılların emeğini,bilgisini sevgiyle,tüm içtenliğiyle bizimle paylaştı ve soruları yanıtladı. Aslında hiçbir astrolog deneyimim olmadı bu zamana dek , dünden beri de iyi ki de olmadı diye şükrediyorum. O kadar önemli bir rol imiş ki daha iyi anladım. İşin insanlarla ilgili olması ve herşeyden öte insanların potansiyelleri ve hayat çizgileri ile ilgili olması sebebiyle çok büyük bir sorumluluk taşıyor. Telafuz şekli, neyin nasıl söylenmesi gerektiği,bunlar açıklandığında karşıdaki insanın hayatının nasıl değişeceği gerçekliği önemli bir nokta. Bununla beraber bazı çok bilen ve KALIP!!! atmaya bayılan asrtologların da (sözüm meclisten dışarı) sorumsuzca cümleler ve kelimeler sarfederek insanların hayatını yıllarca hatta bir ömür nasıl mahvettiklerini de öğrenmiş oldum. Üstelik ticari kaygılarla, hergün televizyona çıkıp, bu denli ekran bağımlısı olan bir toplum içinde  ateşle dans eder misali, ağzı açık televizyona bakan milyonlara neler anlatıldığı düşüncesi de içimi burkan ve kavuran bir gerçek oldu...
Halbuki hepimiz bir planla doğuyoruz ve seçim içindeyiz. Hayat her an seçenekler çıkarıyor karşımıza ve biz o anki özgür irademizle,daha önceden konulup zihnimizde yer etmiş düşüncelerle değil tamamiyle iç sesimizle ve kalbimizle bu seçimleri yapıyoruz. Yapmalıyız. Doğru olan budur. Benim hayatımın direksiyonunda sadece ben varım dikiz  aynasına sadece ben bakabilirim. Ama dün sevgili Bilge'nin dediği gibi, bazen insan farketmeden sürekli frene basarak yaşar,korkar endişe eder,hatta bazen bu şekilde yaşadığının farkında bile değildir. Hep birşeyleri kısıtlar, potansiyelini bilmez onun sınırlarını tatmamıştır yaşamamıştır.Halbuki yapılan yorum sonrası yönlendirme sonrası hafif gazla güzel güzel gidebileceğini duyduğunda, camı açtığında rüzgarın saçlarını savurduğunu ve ılık bir esintinin yanaklarını okşadığını hissettiğinde muhtemelen daha önce hiç araba kullanmamış olduğunu düşünecek ve yepyeni deneyimle yaşamaya kapı açacaktır hayatında...

Yeni başlangıçlara, hep ileriye, sevgiyle...



7 Mart 2014 Cuma

8 MART...

An itibariyle gece yarısını geçtiği için artık 8 Mart'tayız. Şaşalı biçimde Dünya Kadınlar Günü kutlamaları başladı. Bakıyorum bir dolu şirket bunu ticari kazanca çevirme yollarını arayaıp tarayıp bulmuş.Amaç hep aynı ticari cirolar,kazanç paylaşımları...Halbuki bu ülkede o kadar çok acı çeken,ezilen,hayatını istediği gibi yaşayamayan,kendi hayatının kontrolü elinde olmayan  ve oldurulmayan kadınlar,kadıncıklar var ki...Hangi birine demeden sadece   birine ,birkaçına dokunulsa,hayatının değiştirebilmesi için ona bir şans verilse ya da böyle bir gerçeklik olabileceği anlatılsa ve inandırılsa sadece...Bence bu dahi yeter.Bir lokma olsa da bu da  bir ilerlemedir ,harekettir...Ama nerede?
Şehirli,köylü farketmiyor bence.Okumuşlar doğru ki daha başka pencereden bakabiliyorlar ama çoğunluğu hala tutsak kadınlarımızın...Görünürde son derece modern,şık hayatlar yaşasalar da, vitrin mükemmel olsa da içlerinde fırtınalar var, çığlık çığlığa yürekler...Anlatılamayan kelimeler,çocukluklarda yaşanmış travmalar içine gizlenmiş,keşkeler hayatları kıskaca almış,roller birbirine karışmış durumda...
Özellikle şehir hayatında yaşayan kadınlara bakıyorum mükemmeliyet sınırları o kadar yüksek ki...Ne yapsa içinde mutlu değil hep daha fazlası hep daha çoğu...Hem kariyeri olacak,işyerinde fırtına gibi olacak basamaklar birer  ikişer tırmanılacak,hep şık olunacak saç,baş,kıyafet hep tam tekmil,en lüx arabalara binilecek ,sohbet ortamında aranılan insan olunacak,eğlence hayatını bilecek,flörtöz olacak,seksi olacak,evinde mükemmel davetler verecek,şahane anne biricik evlat olacak...Cak cak cak...Nereye kadar ????Sistem iflas edene dek. Bu ya akıl sistemi ya da vücut sistemi şeklinde kendini gösterecek.Keşke olmasa , keşke sadece insan olarak, kadın olarak,dişil enerjini çoğaltıp büyüterek,hazmederek,coşkuyla, hayattan tad alarak keyif duyarak yaşansa? Deniz kenarında deniz kokusuyla mutlu olunarak ya da taze bir gevreği koparıp çıtır çıtır yerkenki hazzı yaşayarak??? Neden olmasın hayat akıp geçiyor bir sonraki anın garantisi yok. Aslolan sadece bu AN'dır.

Önce kendimin,annemin ve tüm kadınların Kadınlar Günü'müzü kutluyorum...