19 Şubat 2014 Çarşamba

LUNAPARK

Diyelim bir lunaparktayız. İçeride bir sürü oyuncak bir dolu eğlence...Aslında herkesin amacı eğlenmek bu bir oyun. Hoşça vakit geçirelim vs diye geliyor herkes. Müzikler çalıyor, balonlar rengarek,herkes neşeli ,mutlu...Herkesin elinde istediği oyuncağa binecek kadar yetecek kadar bilet, jeton vs. herşey var.İmkanlar sonsuz...Sonra seçimler başlıyor. Kimi dönme dolap'ı seçiyor,kimi atlı karıncayı,kimi çarpışan otoları bekliyor bir diğeri de gölde kayıkla gezmeyi. Niyetler ortaya konuyor ve herkes yerini alıyor. O kadar hoş ve güzel ki rüzgar saçlarını savurup hoş dokunuşlar bırakırken keyifler tavan...Bir zaman sonra hafif hafif sıkılmalar başlıyor. Kimi diyor ki :Ayyy başım döndü!!! Öteki de diğer yandan: 'Hep bu atın üstünde mi oturacağım böyle in çık in çık!!!' Beriki derken :'Kayıkla gezmek de ne kadar monotonmuş.' Bir diğeri:'Çarpışan otolardan sıtkım sıyrıldı gelen vurdu giden vurdu!!!!'
Eeee napmalı o zaman hadi durmayın değişin. İsteyen istediği yere geçebilir ne var ki bunda? İşte o zaman arızalar başlıyor. Memnun değilse bile birincisi bunu kendine dahi ifade edemiyor öncelikle.Sonra diyor ki yaaa ben buna alıştım şimdi başka birinin kimbilir nesi var ya beğenmezsem? Ardından eee mutlu olmazsam ne olacak sonunu merak ediyorum geri dönebilir miyim? Bu zamandan sonra nereye otur oturduğun yerde...

Bir yerden tanıdık geliyor mu? Halbuki bunların hepsini onlar istedi,onlar yarattılar. Amaç başta bir oyun değil miydi? Öyle başlamadılar mı? Ne değişti ne oldu da oyun olduğunu unuttular? Burası serbest seçim alanıydı beğenmedin mi veya artık seni beslemiyor mu bakalım nereye geçebiliriz bunu konuşacaktık. Bunu deneyimleyecektik hani? Bu korkular ne zaman çıktı? Halbuki zıplaya zıplaya geldik buraya. Ne zaman unuttuk özgürlüğümüzü ve insan olmanın bize verdiği o muazzam potansiyelimizi...

Zamanı önemli değil ama unuttuk maalesef...Seçim her birimizin özgür iradesinde...Yeter ki ben neredeyim ,kimim ben denilsin. Bir silkinilsin. Cevap da orada soru da...


17 Şubat 2014 Pazartesi

BUGÜN GÜNLEDEN SPOR...

Hafta başı sporla başladı.Yeni bir program ağırlıklı yağ yakma şeklinde biraz ağır ama olsun şimdilik fena gitmiyor. Hafta sonu salon kalabalık olduğundan hafta içi 3-4 gün gidiyorum benim için daha pratik. Kalabalık ve kargaşa ortamlarını sevmiyorum artık. Eskiden benim için birşey ifade etmezdi fakat daha sakin ortam ve zamanları kolluyorum. Herkesin yoğunlukla geldiği zamanlar ben çıkıyor oluyorum.Orda olan aslında spor yapmak değil sadece. Zihnim, bedenim aynı anda çalışıyor ve ben kulağımda müziklerim çoğunlukla gözlerim kapalı sadece kendim oluyorum tek ben. İçeriye girerken spor kıyafetlerimi giyiyorum ve tüm takılar,saat,özel eşyalar,tüm kimliklerden arınıyorum sadece kendim. Saçım başım görünüşüm önemli değil çünkü amacım sadece spor yapmak. bunu yapmayanları da yargılamama noktasındayım. Bunu yapmak yanlış olur. Herkesin bir draması var benimki de bu. Kulaklarımda müziğim olduğunda da o kadar kendimleyim ki hiçbir etki yok beni algımdan uzaklaştıracak.Çok iyiyim ve gerçekten iyi hissediyorum...


12 Şubat 2014 Çarşamba

NİSAN 2013 ASLAN EGE'NİN DOĞUM GÜNÜ MESAJI...


Sevgili Oğlum;

Bugün aramıza katılısinin 8. Yıl dönümü ... Bir gece önce telaşla hastaneye gidip sabahında bir sürpriz  ile dünyaya doğuşunu an be an yasadım bugün. Sonra biz hastane odasında sen yogun bakimdayken geçen  5 tam gün ve senin yani basımda olmanı hayal ederken tedirgin bekleyiş ...
Şimdi hayatımdaki iki erkekten biri...Yakışıklı,düşünceli,saygılı,her fırsatta sevdiğini söyleyen, kimi zaman inatçı kimi zaman kendini ortaya koyacak kadar cesur,kararlı ve zeki...
Ama herseyden fazlası benim en büyük öğretmenim ,beni benden fazlası ve daha büyüğü yapan imtihanların toplamı ... Sorumluluklarımın sebebi ve bazen Allahım neredeyim ben,nasıl  başedeceğim bunlarla noktasında bir söz bir bakışla kurtaricim,ışığım...
Sen varsan hersey başka gözüküyor ve ben başka bakıyorum dünyaya ...
Çektiğim tüm sıkıntılar ve yaşadığım olumsuzluklara bakıp sevgi ile onurlandiriyorum ve tümüne çok şükür diyorum. O kadar büyüyor sevgin ve ben seninle her geçen gün daha anneyim,daha farklıyim,daha büyüğüm , daha kadınım,daha senim...sen oldugun icin daha benim...



10 Şubat 2014 Pazartesi

HUZUR

Sömestre tatili su gibi aktı geçti...Birlikte seyahatler,valiz taşımalar,sarılıp uyumalar,oyun oynamalar,aklımıza eseni yapmalar bir dönem kesintiye uğrayacak. Şehrimize,evimize döndük.Her gün ne pişireceğim fikirleri, ders yetiştirme, spora gitme ve İstanbul şehir hayatının keyfini çıkarma zamanı...



Bugün bir arkadaşımla Ataşehir Big Chef's de buluşacaktık. Saate bakmadan erken çıkmışım ve yürüyerek gitmeye karar verdim. Kaldırımlarda çocuklar gibi seke seke yürüdüm. Erken saat olduğu için kimseler yok cam önü güzel bi masada sandalyemi cama çevirerek Osho'nun hayatına konuk oldum. . Bana bir çay önerdiler:Sakinlik,sessizlik çayıymış. Harika bir isim...Tadı içimi yumuşak...Arkadaşım da biraz gecikti ve çok güzel bir yarım saati kendime ayırmış oldum. Dışarıyı izledim, ağaçları.. 2 manolya ve birçok çam ağacına rastladım selamlaştım onlarla.Sonra bir baktım masada minik bir saksı tomurcuklar yeni açıyor kırmızı,turuncu arası şahane bir renk onunla da selamlaştık...En son çayımın tepsisindeki sarı papatya ile gözgöze geldik. Bakıştık,koklaştık,yakından bakınca ne kadar harukulade detaylar barındırdığını farkettim o kadar etkilendim ki.Muazzam bir düzen ve ben bunun minicik bir parçası olarak sadece şükranda,sevinçte ve mutluluktaydım.Daha fazlası değil...Olmamalı da diye düşündüm....Bu yeterli ve tam olması gerektiği gibi...

Sevinç,huzur ve paylaşımla...